-
1 ses
ses çıkarmak ein Geräusch machen; fig fam (dagegen) meckern;-e ses çıkarmamak sich nicht äußern zu;ses dalgaları Schallwellen f/pl;ses değişmesi GR Assimilationserscheinung f;ses duvarı Schallmauer f;ses etmek rufen, schreien;ses geçirmez schalldicht;ses getirmek Anklang finden;ses kartı EDV Soundkarte f;ses kirişleri ANAT Stimmbänder n/pl;ses kuşağı FILM Tonspur f;ses seda kesilmek v/unp kein Laut zu hören sein;ses seda yok man (er, sie) schweigt sich aus; es ist still;-in sesi(ni) kesmek jemanden zum Schweigen bringen; verstummen -
2 ses
го́лос (м) звук (м)* * *1) го́лосses çıkarmamak / etmemek — молча́ть, не возража́ть
ses çıkmamak — не дава́ть знать о себе́, не сообща́ть о себе́
ses etmek — а) крича́ть, звать; б) шуме́ть
ses kesilmek — умо́лкнуть
sesini kesmek — замолча́ть
ses yükseltmek — повыша́ть го́лос
aklın sesi — го́лос ра́зума
kamuoyunun sesi — го́лос обще́ственности
2) звукsesini açmak — усилить звук (в радиоприёмнике и т. п.)
ses çıkarmak — а) подавать голос; б) издавать звук
-
3 выдавать
vermek,teslim etmek,dağıtmak; ele vermek; iade etmek,geri vermek; gibi göstermek; üretmek* * *несов.; сов. - вы́дать1) vermek; teslim etmek ( вручать владельцу); dağıtmak ( распределять); kesmek (билет, квитанцию)вы́дать о́рдер на аре́ст — tevkif müzekkeresi kesmek
2) ele vermek; dile vermek ( разглашать)его́ вы́дал преда́тель — onu bir hain ele verdi
её вы́дал го́лос — onu sesi ele verdi
выдава́ть секре́т — sır vermek
он сам себя́ вы́дал — kendi ağzıyla tutuldu
3) ( передавать) iade etmek, geri vermekвыдава́ть престу́пников (другому государству) — suçluları iade etmek
4) (за кого-что-л.) diye tanıtmak; gibi / olarak satmak; gibi göstermekон вы́дал себя́ за врача́ — kendini doktor diye tanıttı
он выдаёт себя́ за врача́ — kendini doktor gibi satar
они́ выдаю́т э́то за кру́пный успе́х — bunu büyük bir başarı gibi gösteriyorlar
э́тот факт вы́дали за несча́стный слу́чай — bu olaya kaza süsü verdiler
выдава́ть чёрное за бе́лое — karayı ak göstermek
5) (добывать, производить) çıkarmak, üretmekско́лько он выдаёт за сме́ну? — bir vardiyalık üretimi ne kadar?
6) разг. ( ругать) veriştirmek7) ( замуж) vermekза кого́ он вы́дал дочь? — kızını kime verdi?
-
4 ayak
нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу
ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь
ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь
ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру
ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу
arka ayak — за́дняя нога́
ön ayak — пере́дняя нога́
yalın ayak — босико́м
2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я3) прито́к реки́4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма5) шагayak sesi — зву́ки шагов
ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу
6) ступе́нькаotuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек
7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)8) ри́фма ( в фольклоре)••ayağı kayana yol gösteren çok olur — посл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)
ayağının bastığı yerde ot bitmiyor — погов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т
ayağını yorganına göre uzatmak — погов. по одёжке протя́гивай но́жки
- ayakta- ayaktan
- ayağını alamamak
- ayağı alışmak
- ayağının altına almak
- ayaklar altına almak
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- ayağının altında
- ayak altında dolaşmak
- ayakların altında dolaşmak
- ayak atmak
- ayak atmamak
- ayak bağı
- ayağının bağını çözmek
- ayağını bağlamak
- ayağına bağ vurmak
- ayak basmak
- ayak basmamak
- ayağına çabuk
- ayağına çağırmak
- ayağını çekmek
- ayağını denk almak
- ayağını denk basmak
- ayak diremek
- ayak divanı
- ayağına dolaşmak
- ayağına dolanmak
- ayağı düşmek
- ayağına düşmek
- ayağı düze basmak
- ayağına geçirmek
- ayağına gelmek
- ayakları geri geri gitmek
- ayağına getirmek
- ayağına gitmek
- ayağı ile gelmek
- kendi ayak ile gelmek
- ayağına ip takmak
- ayak işi
- ayağına kadar gelmek
- ayağa kaldırmak
- ayağa kalkmak
- ayağına kapanmak
- ayağına iniyor
- ayaklarına kara su iniyor
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayak kirası
- ayağının pabucunu başına giymek
- ayağının pabuçu olamamak
- ayağına sıkı
- ayağı suya ermek
- ayak sürtmek
- ayağı şaşmak
- ayağına taş değmek
- ayağı taşa dokunmak
- ayağının tozuyla
- ayağının tozu üstünde
- ayakta tutmak
- ayaklarının ucuna basarak
- ayağı uğurlu
- ayağı üzenğide
- ayağı yere değmemek
- ayakları yere değmemek
- ayağı yerden kesilmek
- bir ayağı çukurda
- bir ayağı öbür dünyada -
5 смолкать
несов.; сов. - смо́лкнутьsusmak, sesini kesmek; (sesi) kesilmekже́нщины сра́зу смо́лкли — kadınlar birden sustu
пе́сня смо́лкла — şarkı sustu
вы́стрелы смо́лкли — silah sesleri kesildi
аплодисме́нты не смолка́ли — alkışlar dinmiyordu
не смолка́я — kesilmeden, durmadan, aralıksız olarak
-
6 ჩაჩუმება
f.sesi kesmek, sessiz olmak -
7 verstummen
-
8 جرح
Iجَرَحَ1. kesmekAnlamı: kesici bir araçla yaralamak2. vurmakAnlamı: yaralamak3. çıtlatmakAnlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmakIIجُرْح1. travmaAnlamı: organda oluşan yerel yara2. yaraAnlamı: vücutta meydana gelen zedelenmeجَرَّحَ1. döşenmek2. yermekAnlamı: kötülüklerini söylamak3. karalamakAnlamı: leke sürmek4. azarlamakAnlamı: tekdir etmek, paylamak -
9 فرى
فَرَّى1. çıtlatmakAnlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmak2. makaslamakAnlamı: makasla kesmek -
10 button up
sessiz olmak, sesi kesmek; basariyla tamamlamak; Kes sesini!
См. также в других словарях:
tıslamak — nsz 1) Kaz, kedi, yılan tıs diye ses çıkarmak 2) Tıs diye ses çıkarmak Laf ederken tıslıyorum, dişleri çektirdik. A. İlhan 3) hlk. Ağır yük altında iniltiye benzer sesler çıkarmak 4) hlk. Haksızlığını anlayıp susmak, sesi soluğu kesmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ses — is. 1) Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu. F. R. Atay 2) Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum. R. H. Karay 3) mec. Duygu ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalmak — i, e, ar 1) Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. F. R. Atay 2) Vurarak veya sürterek ses çıkartmak Bir yandan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıtlatmak — i 1) Bir şeyden çıt sesi çıkarmak Asabiyetle parmaklarını çıtlattı. A. Gündüz 2) Antep fıstığının kabuğunu aralamak 3) İş parçalarının bazı yerlerini oyup çıkarmadan makasla kesmek 4) i, e, mec. Bir kimseye, bilmediği bir şeyden ancak sezdirecek… … Çağatay Osmanlı Sözlük